Bebekle Cruise Tatili - Yunan Adaları - Patmos

Pazartesi, Eylül 18, 2017 Unknown 0 Comments

Patmos adası, turun ilk durağıydı. Akşamüstü 17 sularında Patmos açıklarına demirledi gemimiz. Adaya ulaşım teknelerle yapılacağı için öğlen saatlerinde ücretsiz tekne biletlerini almıştık gemiden. Bizim tekneyi anons ettiklerinde Çakıl'ı bebek arabasına bindirip, bebek arabasını hop kaldırıp tekneye bindik :) Patmos'a bebek arabasını götürmeye karar vermiştik, çünkü düz ayak bir ada. Arabayı tekneye bindirip - indirmek de sorun olmadı. Gerçi küçük hanım adada bebek arabasında takılmak yerine çoğunlukla yürümeyi ve kendini kucakta taşıtmayı tercih etti ama sizin aklınızda olsun. Bebek arabası sorun yaratmıyor bu adada. 

Patmos çok küçük bir ada. Bence sırf turizm için çekici hale getirilmiş bir ada. Tekneler zaten direkt merkezin olduğu yere yanaşıyor. Hemen iner inmez de turistik dükkanların olduğu çarşısını görüyorsunuz. Çarşısı oldukça tatlıydı aslında. Yerel tasarımcılara ait kıyafet, çanta, ayakkabı satan güzel dükkanlar vardı. Ama tabi 1 euro'yu 4 ile çarptığımız için fiyatlar çok da çekici gelmedi :)






Çarşının içinden geçip devam edince çok tatlı bir çocuk parkı gördük. Orda takıldık biraz. Sonrasında yine dolana dolana döndük merkeze.


Tekneden inince 10 dk kadar sağa doğru yürürseniz denize girebileceğiniz bir halk plajı var. Girmeye zaman bulamayız diye eşya almamıştık yanımıza lakin adada yapacak çok bir şey olmayınca pişman olduk. Ama tabii Çakıl kızımız denizi görünce durmadı ve cumburlop girmek istedi. En sevdiği aktivite olan denizden kıyıya - kıyıdan denize kum taşıma aktivitesini sadece bacaklarım ıslanacak şekilde yaptık neyse ki :) 

Bence denizi oldukça güzeldi. Çok temiz ve dalgasızdı. Kumlu değil, çok küçük çakıllı bir denizi var. O yüzden turkuaz bir rengi yok denizin, ama dediğim gibi gayet de girilesiydi. Yine Çakıl hanım sürdü denizin sefasını anlayacağınız. Bir de her duruma hazırlıklı kayınbiraderim. Biz de kenarda oturup denizi ve onları izledik. İçeceklerimizi yudumladık, gün batımını izleyip e bu da güzel dedik :)



Çoğu Yunan adasında olduğu gibi buranın da akropolü var. Ekstra tur ile gidiliyordu ama biz tercih etmedik. İsterseniz turla, isterseniz araba, motor ya da atv kiralayarak da gidebilirsiniz.

Akşam yemeğini gemide yemek istediğimizden çok geç olmadan döndük biz gemiye. Böylelikle Patmos'u bitirmiş olduk. 

Aslında Rodos'tan önce bir ara durak gibi burası, vakit öldürme niyetine uğruyor bence gemiler. Çünkü Patmos'tan hareket ettikten sonra gece boyu yol alıp sabaha Rodos'ta oluyorsunuz.

E o zaman Rodos'ta görüşürüz canlarım :) 

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

Bebekle Cruise Tatili - Yunan Adaları

Çarşamba, Ağustos 16, 2017 Unknown 0 Comments

Çakılla birlikte çıktığımız ilk yurt dışı tatil olma özelliği taşıyan bu tatilimizden çok memnun kaldık. Bence bebekle yapılabilecek en rahat tatillerden biri olabilir cruise tatilleri. 

Biz Celestyal Cruises'un Olympia gemisinin, 4 gece 5 günlük Kuşadası çıkışlı Iconic Aegean turunu seçtik. Tam detaylar için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz. 


Tur detayından da görebileceğiniz gibi oldukça fazla limana uğrayan bir tur. Bazı yerlerde yeterince uzun kalamasak da kaldığımız kadarı da bize yetti. Zaten bence adalarda uzun süre geçirmek istiyorsanız gemi turları bunun için çok uygun değil. Ayrıca gitmek gerekiyor diye düşünüyorum.

Tur şirketinin söylediği saatlerde Kuşadası limandaydık(9.30-10 gibi). 11 gibi gemiye almaya başladılar. Şöyle bir detay var burda. Pasaport kontrolünden geçtikten sonra gemiye binmeden önce pasaportlarınızı verip onun karşılığında gemi kartı alıyorsunuz. Böylece limanlara inerken her seferinde pasaport kontrolüne girmiyorsunuz. Gemiden inerken gemiye binerken bu kartı kullanıyorsunuz. Bu kartı kaybetmemek önemli yani :)

Pasaport kuyruğunda bi minnoş
Yazının geri kalanında gemideki yaşamdan bahsedeceğim. Sonraki yazılarda da adaları yazacağım tek tek.

Kabin
Kabin seçimine gelelim şimdi. Biz turu çok önceden almadığımız için sınırlı sayıda kabin kalmıştı. Bebek olduğunu söylediğimizde de o an için alabileceğimiz kabinlerin ya IB ya da Junior Suite olabileceğini söylediler. Biz de IB'yi tercih ettik, yani iç kabinlerden. İç kabin olduğu için pencere yok ve oldukça küçük. Benim de ilk gemi seyahatim olduğu için kabinin ne kadar küçük olabileceğini bilmiyordum, ama fotograflardan anladığımız kadarıyla park yatak konamayacak kadar küçük olduğunu görmüştük :) Ve orada bebek yatağı gibi bir şey ayarlamıyorlar. Bu kabinlerde 4 kişiye kadar konaklanabiliyor. İki tane de ranza şekline yukarıdan açılıyor. Ama Çakıl tek başına yatsa düşebileceği için tüm tatil boyunca yanımda yattı. Tabi normalde kendi yatağında yattığı için evde, uyku açısından benim için çok konforlu olduğunu söyleyemeyeceğim bu tatilin :)

Ben beklentilerimi çok düşük tuttuğum için kabinle ilgili, gördüğümde geniş bile gözüktü gözüme :) Bence bu kabindeki avantaj yukarıdan açılan ranzalardı. Biz bir tanesini açtırıp valizi onun üzerine koyduk, çünkü valiz koymak için ayrıca bir yer yok. Genel olarak kabinin küçüklüğüyle ilgili çok sorun yaşamadık açıkçası, çünkü zaten gün boyu ya geminin çesitli yerlerindeki bar ve restoranlarındaydık ya da karadaydık.

Yemek
Yemek konusunda hiç sıkıntı yaşamadık gemideyken. Kahvaltı, öğle yemekleri ve akşam yemekleri oldukça bol seçenekliydi. Kalitesi ve lezzeti orta seviyede olsa da asla kötüydü diyemem. Çakıl'a da yedirecek bir şeyler bulduk her seferinde. O yüzden gemiye binerken 1 yaşını geçmiş, alerjisiz bir bebek için ekstra yiyecek götürmeye gerek yok bence. Bir de yeterli sayıda mama sandalyeleri var. Biz hiç bir öğünde mama sandalyesi sorunu yaşamadık.

Bebek arabası - Kanguru
Bence bebek arabasını götürmekte fayda var böyle bir geziye. Çünkü kabinde uyutup çıkma gibi bir lüksü olmuyor insanın. Uyutayım telsizini koyayım desen, telsiz çekmiyor uzaklıktan dolayı. O yüzden biz gemi içinde oldukça fazla kullandık bebek arabasını. Hem öğle uykularını uyudu, hem de gerektiğinde akşam uykularını. Yalnız bebek arabasını biraz küçük bir şey seçmek gerekiyor, baston gibi. Çünkü kabinin kapıları çok dar olduğundan, büyük bebek arabaları kabine sığmıyor kapatmadan. Biz her seferinde kordorda iki parçaya ayırıp katlayıp içeri aldık mesela arabayı. Sonra da kapı arkasında kalan gardropun içine koyduk. Ha baston puset olsa da yine katlayıp ortadan kaldırmak gerekecek, zira kabin bebek arabasının ortada duracağı kadar büyük değil. Ama kısa süre kabinde kalacaksanız en azından katlamak zorunda kalmazsınız.

Kanguruyu günlük hayatta da çok kullandığım için, götürmemeyi düşünmedim bile. Geminin içinde kullanmadık kanguruyu, gerek olmadı ama adalarda gerçekten hayatımızı kolaylaştırdı. Özellikle Santorini gibi her yeri merdiven olan bir adada, bebek arabasını yanımıza bile almadık. Yaşasın babywearing!!!
Babaanneyle teknede şaşkın bi minnoş :) 
Rodos - Kelebekler Vadisi
Santorini
Aktivite
Gemide olduğunuz süre boyunca sıkılmanız pek mümkün değil. Sürekli bir atraksiyon var. Workshoplar, dans aktiviteleri, havuz başı şovlar, gazino, spor salonu, spa gibi gibi. Biz havuza hiç girmedik, çünkü havuzlar küçüktü ve o kadar kişiyi düşününce hiç hijyenik gelmedi bize.

Bir de geminin içinde bebek oyalamak da oldukça rahat oldu. Saldık Çakıl'ı ortalığa koşturdu durdu geniş geniş. Bir defa her yer halıfleks olduğu için düşse bile sıkıntı olmuyor. Bir de çok kalabalık olduğu için sürekli birileri laf atıyor, ilgileniyor. Bu da Çakıl'ın çok hoşuna gitti. Ayrıca bir de çocuk kulübü vardı. Bir kaç kez de oraya götürdük, oyun hamurları, boya kalemleri, oyuncaklar çok ilgisini çekti. Sıkılmadan takıldı orda.








İnternet
Gemide normalde wifi hizmeti var ama gerçekten gereksiz pahalı. Yani saati 7 Euro mu neydi, yuh dedik. Biz ikinci durağımız olan Rodos'tan bir Yunan sim kartı aldık, sadece internet paketi olan. Tüm gezi boyunca onu kullandık. Hep birlikte kullanmak için de hotspotu açtık. Böylece hepimiz faydalandık. Yalnız mobil hat kullanmanın şöyle bir dezavantajı var. Gemide olduğunuz süre içinde gemi sürekli hareket halinde olduğu için açık denizde bulunduğunuzda internet erişimi kesiliyor haliyle :) Bunu da akılda tutmakta fayda var. Ama yine de bizim çok işimize yaradı.

Gemiden iniş - gemiye binişler
Gerek limanların uygunsuzluğu gerekse hava şartlarından dolayı gemi her zaman bir limana yanaşamayabiliyor. Mesela Patmos ve Santorini'de gemi açığa demirledi ve karaya ulaşımı teknelerle yaptık. Eğer ekstra kara turu satın aldıysanız önceliğiniz oluyor ve gemiden ilk sizi indiriyorlar. Tur satın almayanlar da günün belli bir saatinde dağıtılan tekne biletlerini alıp sıraya geçiyor. Ardından tek tek tekne numaraları anons ediliyor ve tekneye binip karaya çıkıyorsunuz. Hala aklım almıyor o kadar kişiyi sorunsuz bir şekilde teknelerle karaya taşımaları. Gerçekten inanılmaz bir organize olmuşluk var. En geç 45 dk içinde gemiden inmiş oluyorsunuz.

Şimdilik bu kadar. Sonraki yazı ilk durak olan Patmos!

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

Bebek için pasaport ve vize işlemleri

Çarşamba, Mayıs 31, 2017 Unknown 0 Comments


Bu konuyla ilgili nette aradığımız sorulara net cevaplar bulamadığımız ve hepsini yaşayarak öğrendiğimiz için bu yazıyı yazmayı kendime görev edindim :) En açık şekilde yazmaya çalışacağım. 

Bebek için pasaport şart mı?
Evet şart. Eskiden 12 yaşına kadar olan çocuklar hem pasaport hem vize olarak ebeveynlerden birinin pasaportuna işleniyormuş. Böylece çocuk için böyle şeylerle uğraşmak zorunda kalınmıyormuş. Neyse kısacası bebek yurt dışına çıkacaksa kendi pasaportu olması şart. Hem de doğduğu andan itibaren geçerli bu. 

Biyometrik foto olayı nasıl oluyor?
Kesinlikle biyometrik foto boyutlarına göre olması şart. Kafasını tutamayacak kadar küçükse ve oturamıyorsa bebeği beyaz bir fon üzerine yatırıp (çarşaj, masa örtüsü vb.) fotoyu kendiniz çekip, fotoğrafçıya biyometrik özelliklere göre yaptırabilirsiniz. Kafasını tutabiliyorsa ve oturuyorsa, fotoğrafçıda çektirmek bence en kolayı. Ben yan oturup, Çakıl'ı da düz bir şekilde kucağıma oturttum. Kocaman kamerayı gören Çakıl zaten put kesilip kameraya baktı. Şipşak çektirdik.

Pasaport harcı var mı yok mu?
Evet var. Hem de yetişkinlerinkiyle aynı fiyat. Biz önce birilerinden çocuklara yatırılmıyor harç diye duymuştuk. Ama bu kural öğrenci olan çocuklar içinmiş. Yani yenidoğan olsa bile bebek, gidip paşa paşa o harç yatırılıyor. Tabii cüzdan parası da. Üstelik 18 yaşına kadar maksimum 5 yıllık alabiliyorsunuz. Çok saçma ama yapacak bi şey yok.

Başvuruda bebeğin olması şart mı?
Evet şart.

Başvuruda tek ebeveyn bulunsa yeterli mi?
Eğer ikinci ebeveyn için muvafakatname alınırsa tek ebeveyn yeterli. Ama bununla uğraşmak yerine iki ebeveyn de gitse başvuruya daha kolay bence :) Tabii ekstrem bi durum yoksa.


Şimdi gelelim daha gıcık bir başvuru olan vizeye. Bebek mebek dinlemeyip tüm belgeleri istiyorlar valla. Biz Yunanistan'a turistik vize olarak başvurduk. 

Zaten tüm belgeler http://www.vfsglobal.com/greece/turkey/tourism.html adresinde var. Ama bizim kafamıza takılan bazı belgeler olmuştu ben şimdi onları yazacağım.

Öncelikle ebeveynden birinin sponsor olması gerekiyor. Bizde Aybo oldu. Ona göre alınması gereken belgeler şu şekilde oldu:

- İş yerinden ve bankadan aldığı tüm belgelerin aynısının ekstra birer kopyası
- Seyahat sağlık sigortası
- Bebeğin masraflarının karşılanacağına dair dilekçe (Bunu Aybo ben karşılayacağım diye yazdı yani)

Bu üç madde bizim kafamıza takılanlardı. Onun dışındaki belgeler sitede zaten yazıyor. Bunlar da yazıyor evet ama çok net değil gibiydi. Biz açıp sorduk özellikle.

Başvuruda yine iki ebeveynin de bulunması gerekiyor. 

12 yaşa kadar vize ücreti ödenmiyor, ama VFS'nin servis ücreti olan 80 lira yine bebek için de ödeniyor. 

Bu süreçle ilgili benim yazacaklarım bunlar. Ha bir de İzmir'de yaşayanlar için şöyle bi şey önerebilirim. Pasaport randevusu alırken Konak, Karşıyaka, Narlıdere, Bornova gibi merkezler oldukça ileri tarihli randevu veriyordu. Biz de o kadar bekleyemeyeceğimiz için yakın diye Seferhisar'dan aldık randevuyu. 10 dk bile sürmedi işlemlerin tamamlanması. O yüzden acil ise pasaport işiniz yakınlardaki bi ilçeden başvurmayı da düşünebilirsiniz ;)

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

14-15.Ay

Pazartesi, Mayıs 29, 2017 Unknown 0 Comments

Bu iki ayın en büyük olayı yürümeye başlaman oldu kızım. Tam olarak 13 ay 21 günlükken yürüdün. 15. ayını bitirirkense koşmaya doğru gidiyorsun, bi dakka oturduğun söylenemez :) 

Diğer büyük olay ise benim işe dönmem diyebilirim. Haftanın sadece 3 günü işe gidip, 4 gününü yine seninle geçiriyor olsam da 13 aydan sonra bizim için oldukça büyük bir değişiklik oldu. Neyse ki çok zorlu bir süreç olmadı bizim için bu dönem. Sen bakıcınla gayet iyi anlaştın ve öyle devam ediyorsun. Gün içinde arıza çıkarmıyorsun, huysuzluk yapmıyorsun. Hatta bakıcınlayken kuzu gibisin, bizi görünce şımarmaya başlıyorsun. Anne-babaya nazlanma dönemin başladı senin anlayacağın :) Neyse ki işteyken çok özlüyorum seni de, nazını çekiyorum seve seve.


Tam bir papağansın. Ağzımızdan çıkan her kelimeyi tekrarlamaya çalışıyorsun. Çoğunun sadece ilk hecesini çıkarabiliyorsun ama nadir de olsa tam bir kelime çıkardığın da oluyor. Net olarak söylediğin ve kendince uydurduğun ama bizim anladığımız kelimeler anne, baba, dede, bebe, meme, mama, popo, kaka, gel, ver, vermem, bop(top), bao(balon).

Bu iki ay içinde toplam 6 tane diş çıkardın. O yüzden uyku ve yeme düzenin sürekli değişti. Tüm dişler çıkana kadar da böyle devam edecek sanırım. En düzenli devam eden şey gündüz uykularından ilki.



Uyku düzenin genel olarak şu şekilde: Sabahları erken kalkmaya başladın. 7-7.30 arası uyanıyorsun genelde. 8'i pek görmüyoruz çok şükür :D Gündüzleri hala 2 uyku uyuyorsun. İlkini 11 gibi uyuyup 12.30 gibi uyanıyorsun, ikincisini 16:00 gibi uyuyup 45dk-1.5 saat sonra arasında değişen zamanlarla uyanıyorsun. Akşamları genelde 21.15-21.30 arasında uyuyorsun. Geceleri hala 3-4-5-6 allah ne verdiyse uyanmaya devam. Gece emmesini kesinceye kadar da böyle devam edecek gibi.

Hala emiyorsun. Hatta öyle ki inanılmaz derecede memeye olan düşkünlüğün arttı. Bu durum beni ara ara çok yorup bunaltıyor ama henüz memeden kesmeye hazır değilim seni :) Biraz daha gitsin bakalım. Bi kaç ay sonra bi durum değerlendirmesi daha yaparız. Eğer ki yemek yemeni çok olumsuz yönde etkilerse bu emme konusu, o zaman mecburen kesebilirim diye düşünüyorum. Zira benimleyken gerçekten düzgün yemek yemiyorsun, sürekli meme diye mızıldanıyorsun, sonrasında da ağlamaya başlıyorsun. Ben yokken ise yemek yemeyle ilgili çok bi sıkıntın yok. 




Bu arada ben işteyken 1 kez süt sağmak zorunda kalıyorum çok süt biriktiği için, ama sen sağdığım sütleri içmiyorsun maalesef. Biberon, pipetli bardak, normal bardak hepsini denedik ama içmedin. Ben de denemekten vazgeçip, arkadaşın Özüm içsin diye ona gönderiyorum sütleri. O da bayıla bayıla içiyormuş neyse ki de, boşa gitmiyor sütler.

Biz yemek yerken sürekli bizim yediğimiz - içtiğimiz şeyleri bizim yediğimiz - içtiğimiz şekilde yemek - içmek istiyorsun. Hepimizde aynı yemek olsa da bizim tabağımızdakini istiyorsun, biz çay içiyorsak ona sulanıyorsun, bira ve şarabımıza bile sulanıyorsun. Biz de senin bu sulanma huyunu fırsat bilip içmediğin inek sütünü ara ara içirebiliyoruz :) 

Artık kitaplarını yemiyorsun! Oyuncaklarından daha fazla vakit geçiriyorsun kitaplarla. Yalnız kendi kendine oyun oynama olayın pek yok, illa yanında biz olup seninle oynayacağız, okuyacağız. 





Bir şeyi öğrenmen için kesinlikle ikinci kez söylememize gerek kalmıyor. Bir kez söylüyoruz ve hooop hemen hafızaya yazıyorsun ve unutmuyorsun. Tüm dertlerini bi şekilde konuşmadan anlatıyorsun. Sana bi görev verdiğimde dünyanın en önemli işi gibi yapıyorsun. Mesela senin odandaysam ve başka bir odadan senin ulaşabileceğin bir şeyi getirmeni istiyorsam gidip getiriyorsun. Çamaşırları yerleştirmeyi çok seviyoruz mesela beraber :) Evde resmen bebek işçi çalıştırıyorum :D 

Bir şeyleri boşaltıp doldurmaya bayılıyorsun. Özellikle de cüzdanımı! :) Oyalamam gerekiyorsa o an seni, mesela makyaj yapacaksam koyuyorum önüne cüzdanımı ya da makyaj çantamı uğraşıp duruyorsun. O kadar da ciddi yapıyorsun ki bu işleri, çok tatlı görünüyorsun :)







Sokakta gördüğün kedi, köpek, kuşların peşinden koşmaya bayılıyorsun. Ama onlardan biri sana doğru geldiğinde korkup bacaklarıma yapışıyorsun. Bu ne yaman çelişki :) 

Bilinçli ve istekli bir şekilde öpmeyi ve sarılmayı öğrendin. Kucağımdayken durup durup anne diyip sarılıp öpüyorsun. Ben de o sırada eriyip bitiyorum, bilincimi falan kaybediyorum tabi. Nası bi sevgi bu diye aklımı kaybedecek gibi oluyorum. Sonrası yok :) Bu öpme işini peluş oyuncak ve bebeğine de yapıyorsun. Nası tatlısın bilemezsin. Hatta onları yatırıp sırtlarına vurup nennen falan diyorsun ya, yemek istiyorum o anda seni. 

24.03.17 - Alt sol yan kesici ve üst sol yan kesici dişlerin patladı.

06.04.17 - İlk defa ellerini bırakıp 3-4 adım attın. İlk kez Emir kuzeninle tanıştın :)

07.04.17 - Üst sağ yan kesici dişin patladı.

14.04.17 - Yürümeye başladın.

19.04.17 - İlk kez seni babana bırakıp akşam kızlarla dışarı çıktım.

24.04.17 - Alt sağ yan kesici dişin patladı.

07.05.17 - İlk kez uzun soluklu bir doğa yürüyüşüne katıldık. Sen sırtımda 5 km yürüdüm. Yaşasın kanguru!

11.05.17 - 6. hastalık geçirdin.

17.05.17 - Alt sağ küçük azı dişin patladı.

19.05.17 - Çekirdek aile olarak ilk tatil. Akyaka'ya gittik.

22.05.17 - Alt sol küçük azı dişin patladı.

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

13. Ay

Çarşamba, Nisan 12, 2017 Unknown 0 Comments


Bu ay itibariyle elden tutup yürüme işini iyice ilerlettin. Hatta koşuyorsun bile diyebiliriz. Ama henüz ellerini bırakıp yürümeye cesaretin yok. Sabırla bekliyoruz yürümeni :)

Konuşma konusunda daha heveslisin, kime çektin acaba :) Artık sana söylediğim basit şeyleri söylemeye çalışıyorsun. Mesela üzerinde mor üzüm olan bi oyuncağın var. Önce onun üzüm olduğunu öğrettim, sonra da bak üzüm mor renk diye tekrarladım sürekli. Bi kaç gün içinde üzüm ne renk diye sorunca "moooo" diye cevap vermeye başladın. Aynı şekilde inek möö der diye diye ineğin möö dediğini öğrendin. Bazen "mor" ve "möö" yü karıştırıyorsun ama olsun :)


Bu ay boyunca sürekli kitaplarını kemirip durdun. Eline kitap almayıver hemen ağzına götürüp kemiriyorsun. Sanırım bazı yeni dişlerin yolda. Hatta kitaplarını yırtıp parçalamaya başladın. Halbuki şimdiye kadar gayet güzel gitmiştik bu konuda. Sanırım yırtılabildiklerini anladığın zaman bitti bizim için yırtılmayan kitap günleri :) Ben sürekli sana kitaplar yırtılmaz diyorum ama bakalım ne zaman kanaat getireceksin sen de buna.




Mart ayı havaları çok dengesiz gitti. Bir hafta üst üste çok yağmurlu olduğu zamanlar oldu, dışarı çıkamadık hiç. İkimiz de çok sıkıldık o günlerde. Çünkü sen gerçekten dışarıda olmayı çok seviyorsun. Parka gitmesek, yarım saat arabanla sokaklarda dolaşsak bile çok mutlu oluyorsun. O yüzden havaların iyice düzelmesini dört gözle bekliyorum. Güzel olduğu günlerde de attık kendimizi dışarılara, mutlu olduk.

Bu ayın sonlarına doğru iştahında bi kötüleşme oldu. Özellikle kahvaltı ve öğle yemeğini doğru düzgün yemedin. Ağzını kontrol ettiğimde iki alt ve iki üst yan kesicilerin baya kabardığını gördüm. Sanırım yoldaki bu 4 diş etkiledi yemeni. Şu dişlerin hepsi bi çıksa da ikimiz de kurtulsak annecim ama asıl bundan sonraki dişler en zorlayıcı olanlarmış. Bakalım bize neler yaşatacak azı ve köpekler :/ 

Artık yemek yerken önüne koyduğumuz tabağı hemen yere atmıyorsun. Bi süre içinden yiyip sonra atıyorsun :) Bu da bi gelişme diye düşünüyorum :D Çatal da koyuyorum artık önüne, henüz kendin denk getirip batıramasan da yiyeceklere, ben batırıp eline verdiğimde afiyetle yiyorsun. Kaşık ile henüz tanışmadın :)

Daha önce bahsetmedim sanırım ama merdiven çıkmaya bayılıyorsun. Önceleri emekleyerek pıtı pıtı çıkıyordun, şimdi elinden tuttuğumuzda bizi hemen merdivenlere götürüp yürüyerek çıkarıyorsun kendini.


Parkı çok sevmeye başladın. Ordaki çocukların varlığı, koşturması çok hoşuna gidiyor. Sürekli aralarına katılmak istiyorsun. Zaten kendi yaşıtların ve senden küçükler hiç ilgini çekmiyor. Hep senden büyük çocukların peşindesin :) Hangi ortamda olursak olalım, gidip çocukları seçiyorsun.

Nisan başında işe başlayacağım için bu ayki en önemli olayımız sana bi bakıcı bulmak oldu. 1 haftadır geliyor bakıcın ve gayet iyi anlaştınız gibi. Umarım böyle devam eder.

18.03.17 - Çimlerde ilk piknik. İnciraltı Kent Ormanı.

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)