Como - Pavia
Üzerinden 1 sene geçmiş seyahat postlarına devam! Yeni rota aynı güne sığdırılmış Como ve Pavia.
Milano'ya kadar gidip de Como'yu ziyaret etmeyeni dövüyolar, bunu hepimiz biliyoruz :) O yüzden biz de atladık trenimize Milano'dan, 1.5 saat sonra Como'daydık.
Como demek gölü demek. Asıl olay feribotlara atlayıp göl turu yapmak, Bellagio'ya gitmek, ordaki birbirinden lüks villalara ağız suyu akıtmak ve gözün yeşilliğe çiçeğe böceğe doyması. Lakin biz kışın ortasında gittiğimiz için feribot seferlerinin saatleri acayipti. Kaldı ki gittiğimiz gün 1 ocaktı ve o acayip saatli seferler bile yoktu :D Biz de bu duruma pek içerlemeyip, kendimizi gölün kenarına attık. Mis gibi havayı içimize çekip yürüyüş yaptık. Sonra christmas markette sıcak çikolatamızı, sıcak şarabımızı içtik, sandviçlerimizi yedik. Ardından da ara sokaklara attık kendimizi, yürüdük yürüdük (ara sıra zıplamış olabilirim ben evet). Her yer kapalıydı tarih itibariyle ama çok da sallamadık. O daracık ve sevimli mi sevimli sokaklarda yürüyüp, eski binalara hayranlıkla bakmak bile yetti.
Daha çok keyif almak içinse bence kesinlikle sıcak havalarda gidilmesi gereken bi yer Como.
Öğleden sonra Como'dan ayrılıp Pavia için trene bindik bu sefer. Pavia'ya gitme sebebimiz ise canım arkadaşım Sevgi'yi ziyaret etmekti. O kadar yaklaşmışken görüşmeden edemezdik.
Pavia'ya vardığımızda hava kararmaya başlamıştı ve yine çok soğuktu :) Şöyle bi turlayıp pizzalarmızı hüpletmek için harekete geçtik. Yediğim en iyi ve büyük pizzalardandı. Ah bu İtalyanlar pizza-makarna işini nası da güzel biliyolar!
Yemekten sonra biraz keyif yaptıktan sonra Milano'ya geri döndük ve tatilin bi gününü daha oldukça verimli geçirmiş olmanın verdiği mutlulukla yatağımıza uzanıp ertesi günkü Verona ziyareti için enerji toplamaya başladık :)
2 yorum var:
Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)