Como - Pavia

Perşembe, Ocak 28, 2016 Unknown 2 Comments

Üzerinden 1 sene geçmiş seyahat postlarına devam! Yeni rota aynı güne sığdırılmış Como ve Pavia.

Milano'ya kadar gidip de Como'yu ziyaret etmeyeni dövüyolar, bunu hepimiz biliyoruz :) O yüzden biz de atladık trenimize Milano'dan, 1.5 saat sonra Como'daydık. 

Como demek gölü demek. Asıl olay feribotlara atlayıp göl turu yapmak, Bellagio'ya gitmek, ordaki birbirinden lüks villalara ağız suyu akıtmak ve gözün yeşilliğe çiçeğe böceğe doyması. Lakin biz kışın ortasında gittiğimiz için feribot seferlerinin saatleri acayipti. Kaldı ki gittiğimiz gün 1 ocaktı ve o acayip saatli seferler bile yoktu :D Biz de bu duruma pek içerlemeyip, kendimizi gölün kenarına attık. Mis gibi havayı içimize çekip yürüyüş yaptık. Sonra christmas markette sıcak çikolatamızı, sıcak şarabımızı içtik, sandviçlerimizi yedik. Ardından da ara sokaklara attık kendimizi, yürüdük yürüdük (ara sıra zıplamış olabilirim ben evet). Her yer kapalıydı tarih itibariyle ama çok da sallamadık. O daracık ve sevimli mi sevimli sokaklarda yürüyüp, eski binalara hayranlıkla bakmak bile yetti. 

Daha çok keyif almak içinse bence kesinlikle sıcak havalarda gidilmesi gereken bi yer Como. 


























Öğleden sonra Como'dan ayrılıp Pavia için trene bindik bu sefer. Pavia'ya gitme sebebimiz ise canım arkadaşım Sevgi'yi ziyaret etmekti. O kadar yaklaşmışken görüşmeden edemezdik. 

Pavia'ya vardığımızda hava kararmaya başlamıştı ve yine çok soğuktu :) Şöyle bi turlayıp pizzalarmızı hüpletmek için harekete geçtik. Yediğim en iyi ve büyük pizzalardandı. Ah bu İtalyanlar pizza-makarna işini nası da güzel biliyolar!

Yemekten sonra biraz keyif yaptıktan sonra Milano'ya geri döndük ve tatilin bi gününü daha oldukça verimli geçirmiş olmanın verdiği mutlulukla yatağımıza uzanıp ertesi günkü Verona ziyareti için enerji toplamaya başladık :)



2 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

35&36&37.Haftalar - Asayiş Berkemal

Çarşamba, Ocak 27, 2016 Unknown 4 Comments


Şu sıralar en çok yaptığım şey alış-veriş! Artık yavaş yavaş bazı eksikleri almanın vakti geldi. Şimdiye kadar lazım olan hiç bi şeyi almamıştım. Çünkü nasılsa taşınacaktık ve o zaman alabilirdim. Ama taşınmamız doğumdan sonraki belirsiz bi tarihe kaldığından, en gerekli şeyleri almam gerekiyordu. Tabii ki mağaza mağaza gezecek halim yok bunun için, yaşasın online alış-veriş :) İnternette biraz gezindikten sonra ilk etapta lazım olabilecek şeylerin bi listesini çıkarıp verdim siparişlerimi. Hepsi toparlandığında bi liste halinde yeni yazı yazmayı düşünüyorum bununla ilgili. 

Onun dışında iki haftadır NST'ye giriyorum. Henüz anormal bi şey yok. Kontroller bu haftadan itibaren bi aksilik olmadığı sürece hafta bire düştü. Normal doğumu beklemeye devam.

Bu haftanın en güzel haberiyse 2 gün sonra izne ayrılacak olmam :D Tabii her çalışan kadın gibi iznimi sonuna kadar kullanmaya çalıştım ve görünen o ki başardım da. Şu son hafta artık erken kalkıp, servise binmek, tüm gün oturup çalışmak gerçekten zor gelmeye başladı. Ama bu zamanları doğum sonrasına ekleme fikri en güzel motivasyon. Hayır aksi gibi havalar da acayip soğudu, kar falan yağıyo ya İzmir'e. En büyük korkum ayağım kaycak düşcem oldu son zamanlarda. 

Tüm bunların yanında Çakıl hanım artık çok da minik değil. 2900 gr. kadar olmuş tosuncuk. Ben +14 kiloda seyrediyorum. Ve maalesef diyorum ki göbeğimin alt kısmında bazı çatlaklar gördüm. Umarım sona yaklaştıkça vahim hale gelmezler iyice :/

Artık özellikle akşamları yemekten sonra göbeğimin girdiği şekilleri anlamakta zorluk çekiyorum :) Öyle böyle yamulmuyor. Oturup izlemek ve "ohaaaa, yuhhh, yok artık" demekten başka bi eğlencemiz yok şu sıralar. 

Aaaa bak unutuyodum, bu süre içinde 31 yaşıma da girdim. Yani şu el kadar bebe beni şimdiden ikinci plana attı ya vay benim halime diyip kaçıyorum :)

4 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

34. Hafta - Hamilelikte Spor

Pazartesi, Ocak 18, 2016 Unknown 4 Comments

Doktorumun da onayıyla 14. haftadan itibaren başlarda haftada 2, sonlara doğru haftada 1 olmak üzere bir kişisel eğitmenle (personal trainer) çalıştım. Her dersimiz yaklaşık 30-45 dk arası sürdü. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü 35. hafta itibariyle derslerimizi bitirdik. 

Bu süreçte kıyısından da olsa spora devam etmek/edebilmek bana kendimi gerçekten hem bedenen hem de ruhen iyi hissettirdi. Hala spor namına(yürüyüş dışında) bi şeyler yapıyo olabilmek, hamileyiz ama ölmedik mesajını kendime verebilmem açısından oldukça motive ediciydi :D

Çalıştığım hocam daha önce de Sports International İzmir'de grup pilates dersi hocam olan Can Arslan. 2015'in başlarında Bostanlı'da kendi stüdyosunu açtı. Ben zaten Can'ı çok seviyordum, inanılmaz pozitif ve eğlenceli bi insan. O yüzden hemen iletişime geçtim. Eğer Bostanlı civarında parsonal trainer arıyorsanız kendisiyle mutlaka bi görüşün, pişman olmayacaksınız ;) 

Biz hem reformer üzerinde, hem ayakta, hem oturarak hem de step tahtası üzerinde çok çeşitli şekillerde çalışmalar yaptık. Kendisinin zaten hamilelik pilatesi ile ilgili eğitimi de olduğundan bu konuda hiç şüphe duymadan ne diyorsa yaptım. Zaten haftalara göre hangi hareketlerin yapılıp yapılamayacağıyla ilgili her detayı biliyor. 


Yaptığımız çalışmaların bana normal doğum sürecinde de yardımı dokunacağına inanıyorum. 

Bu, haftada 1-2 günlük spor dışında her gün mutlaka yarım saat yürümeye çalışıyorum uzun zamandır. Hem temiz hava almak iyi geliyor, hem de yeterince hantal hissetiren vücudum yürüdüğümde daha dinç oluyor gibime geliyor. 

Son dersimizde Can'la mini bi çekim de yaptık, merak edenlere fikir de olur belki.


















4 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

33+5!

Perşembe, Ocak 07, 2016 Unknown 2 Comments

Bugün çok özlediğim en yakın arkadaşımın sesini telefonda duyunca duygu patlaması yaşayıp  ilk kez ağladım. Sanırım hormonlarım beni ele geçirmeye başladı. 
Korkmalı mıyım?

2 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

33.Hafta - Çatlaklarla savaş!

Çarşamba, Ocak 06, 2016 Unknown 4 Comments


Her hamilenin korkulu rüyası çatlak olayı, evet. Sonuçta yıllarca böyle bi problemi olmamış birinin büyüyen bedeninde her an ortaya çıkıp bi daha da düzelmeyecek bi şey. Gerçi lazerle falan müdahele edilebiliyor bildiğim kadarıyla ama eğer derin çatlaklarsa iş biraz zor sanırım. 

Ben şahsen çatlamaya kendimi hazırlamıştım. Çünkü zaten bedenimin basen-kalça gibi yerlerinde çatlaklarım vardı. Lise döneminde hızlı alıp-verdiğim kilolarımın bana mirası kendileri. O yüzden hiç iyimser değildim bu konuda. Neticede çatlaklarım varsa vücudum buna müsait demek ki diyip bi kabullenme yaşadım. Ama tabi tedbiri de elden bırakmak istemedim. Ben yine nemli tutayım da çatlarsa da yapacak bi şey yok diye düşündüm. Nitekim bugüne kadar karın bölgemde henüz çatlakla karşılaşmış değilim. Ama önümde yine bi 6-7 hafta var, her şey olabilir :/

Bu yolda kullandığım bazı ürünler oldu. Kısaca fikirlerim şu şekilde:

Lierac Phytolastil Gel: Sanırım hamile kalıp da bu jeli almayanı dövüyolar. Ne kadar araştırdıysam hep karşıma çıktı bu arkadaş. Tabii ki çoğu kişi memnun kalmış, nemlendirmesini, dahası onarıcı-güçlendirici etkisini beğenmişti. Ama ben beğenmedim. Yani tabi belki olumlu etkisi olmuştur bilemem ama yapısı çok çirkin bence. Jel kıvamında ama hemen emilmiyor cilt tarafından. O yapış yapış his beni baya bi sinir etti. Bi de nem vermesi kalıcı değildi. Bazen üşengeç bi insan olabiliyorum ve kremlerin hiç birini her gün düzenli şekilde süremedim. Haliyle en az 2 gün nem veren bi şey daha çok tercihim :) O kadar para verip aldığım için sabır çeke çeke bitirdim, bi daha da almadım.

The Body Shop Vanilyalı Body Butter: Normalde çatlaklar için özellikle bu markanın Cacao Body Butter'ı kullanılıyor. Ama evde bu vardı benim ve 1 senedir onda birini bile kullanmamıştım. (Bazen tembel olduğumu söylemiştim :D). Ama özellikle her banyo sonrası kullanmaya başladım bunu karın bölgemde. Tabii doğal bi marka olduğuna inandığım için de kullanmaktan çekinmedim karnıma. Kesinlikle çok güzel nemlendiriyor ve 2 gün o nemi hissediyorsunuz. Bi de cok güzel emilip yapış yapış his bırakmıyor. Yani Lierac'ın tam tersi özellikleri :) O yüzden çok sevdim. Evde çileklisi de vardı, şimdi onu kullanıyorum. 200 ml'lik bi ürün ve uzunca süre gitti bana. Bence tüm hamilelik boyunca 2 tane bundan alıp kafa rahat takılabilirsiniz :D

Bio Oil: Bu bende uzun süredir olan bi yağ zaten. Vücudumda kuruyan her hangi bi yerime sürüyodum. Çok iyi geliyodu. Kalanı da karnıma kullanıp bitirdim. Zaten çok seviyorum yapısını ve nem vermesini. Ama tabi yağ olduğu için herkes sevmeyebilir bu ne böyle vıcık vıcık diye. O yüzden kesin alın diyemiyorum.

Lansinoh HPA Lanolin: Bunu göğüs uçlarını emzirme dönemine biraz da olsa hazırlamak amacıyla aldım. Zaten sanırım o dönemde de en büyük yardımcım olacak :) Yalnız ben bu kremi bi de farklı amaçla kullanıyorum son zamanlarda. Kuruyan tırnak etlerime de sürüyorum gece yatarken. İnanılmaz yoğun bi krem olduğu için çok güzel yumuşatıyor. Tavsiye ederim :D

Herkes için dileğim çatlaksız bi hamilelik geçirmeleri. Ama çatlarsak da napalım. Sonuçta yavrucak da kendine yer açmaya çalışıyor oralarda, di mi :)

4 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)