Rahat Uyu Berkin...

Çarşamba, Mart 12, 2014 Unknown 0 Comments

Yazılacak o kadar çok şey var ki...
Ama her şey senin karşında, 15 yaşındaki 16 kiloluk cansız bedenin karşısında anlamsızlaşıyor Berkin...
Sen bizim umudumuz oldun, uyanışların en güzeli olacaktın, olamadın...
Ama üzülme, gözün arkada kalmasın! Kötülükle savaşmak için biz burdayız! 
Hiç bir yere gitmiyoruz!!!

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

Ich bin ein berliner :))

Pazartesi, Mart 10, 2014 Unknown 0 Comments

Yine kış ortasında yapılan bir tatilin özetine hoşgeldiniz canlarım. Üstelik bu sefer bir Akdeniz ülkesini değil bildiğin Orta Avrupa'yı ziyaret ettik. Biraz popomuz üşüdü evet ama gezmemize engel olacak şekilde değildi neyse ki soğuklar. Bu sene nası ki Türkiye'de doğru düzgün bi kış olmadı, aynı şey Avrupa için de geçerliymiş. Yani şansımızdan çok soğuk değildi havalar, siz buna güvenmeyin baharda falan gidin bence Orta Avrupa'ya :) Yok illa gitcem diyosanız da yün içliklerinizi yanınıza almayı unutmayın ;)


Başlığın komik hikayesi içinse sizi şöyle alayım :)

Bu sefer 9 güne 5 farklı şehir sığdırdık, 2si yol üstünde geçerken uğranılan yerlerdi. Ama iyi ki de uğramışız dedik. Rotamız şu şekildeydi: Berlin - Dresden - Prag - Cesky Krumlov - Viyana. 

Hadi Berlin'le başlayak madem.

Berlin, beni hep ikiye bölünmüşlüğüyle hayrete ve meraka sürükleyen bi şehir oldu şimdiye kadar. Aklım hiç bi zaman bi ülkeyi ikiye bölerken bi şehri de ikiye bölmeyi; aileleri, sevgilileri birbirinden bu şekilde ayırmayı almadı, sanırım almayacak da. Hoş savaşla ilgili neyi aklım alıyo ki zaten! O yüzden Berlin'i ziyaret etmek, o yaşanmışlığı biraz olsun anlayabilmek adına beni mutlu etti. 

Konaklama
Biz yine uygun fiyatlı konaklama seçtik. Otelimiz çok merkezi olmasa da metroya çok yakındı ve böyle bir tercih yaptığımız için çok memnun kaldık. Otelimize şurdan ulaşabilirsiniz. Eğer siz de uygun fiyatlı bir oteli merkezde bulamıyorsanız, otelinizi Berlin'deki her hangi bir metro durağına çok yakın bi mesafede ayarlarsanız emin olun hiç pişman olmazsınız ve çok rahat edersiniz. Çünkü Berlin metrosu çok kullanışlı, bağlantıları çok fazla. Her yere rahatlıkla ulaşmak mümkün. Adamlar yapmış hacı :) 

Ulaşım
Havaalanında metro yok maalesef. O yüzden biz belediye otobüsüyle otele en yakın olabilecek bir metro durağına gittik. Ordan da hooop otel. Hangi otobüse bineceğinizi bilmiyosanız hiç merak etmeyin, otobüs duraklarının orda kesin bi Türk amcaya rast gelip sorarsınız :)



Yukarda da bahsettiğim gibi şehir içi metro çok iyi Berlin'de, aktarma noktaları oldukça yeterli. Her yere rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Metro içi yönlendirmeler de oldukça iyi, biraz dikkatle kaybolmak imkansız :) Yalnız turist info'dan muhakkak metro ulaşım haritasını edinin. Çok büyük yardımcı. Yok ben gitmeden çıktısını alayım diyorsan da al sana pdf hali :) Biz 3 gün kalacağımız için 3 günlük Berlin Welcome Card aldık. Hem tüm toplu ulaşımda geçerli hem de bi çok yerde indirim sağlıyor. Mantıklı bi seçim oldu bizim için. 

Tabi bence en güzel ulaşım aracı bisiklet Berlin gibi dümdüz bi şehirde. Zaten her yerde de kiralayabileceğiniz istasyonlar mevcut. Ama havanın soğuk olması ve 4 kişilik bi grup olmamız bisiklet kullanmamızı engelledi. Olsun poz verdim ben de :)


Haberleşme
Tam bi sosyal medya ya da son zamanlarda instagram (bul beni :P) bağımlısı olduğum için internet bağlantısı benim için önemli oluyo yurt dışında. Türkiye'deki hattımı kullanmak imkansız, çünkü yurtdışı internet paketleri çok pahalı. O yüzden gidince ilk işim bi GSM operatöründen data paketli pre-paid dedikleri hattan almak oldu. Genelde tercihim Vodafone oluyo aslında ama bu sefer nedense O2 diye bi markanınkini aldım. Ama biraz pişman oldum. Çünkü hemen açılmadı kullanıma, ertesi günün yarısında açıldı. E zaten 3 gün kalcaz, ne anladım ben bu işten. Neyse aklınızda olsun Vodafone'dan şaşmayın ;) 

Bi de zaten hat almasanız da çoğu kapalı mekanda wifi mevcut. Onları da kullanabilirsiniz. Ama işte bağımlılık kötü bi şi kardeş naparsın :)

Görülmesi Gerekenler
Berlin savaştan çok büyük yara aldığı için neredeyse yeniden inşa edilmiş bi şehir. Haliyle çok çok tarihsel binaları yok. Ama yine de insanı büyüleyen yapıları da yok değil. 

Bunlardan biri kubbesi bi mühendislik harikası olarak geçen Parlamento Binası yani Reichstag. Giriş ücretsiz ve içeride kulaklık da dağıtıyorlar. Dil seçenekleri arasında tahmin edebileceğiniz gibi Türkçe de mevcut. Anlatım çok detaylı ve başarılı. Mutlaka ziyaret edilmesi gereken bi bina bence. Yalnız 1 gün önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor, içeri girebilmek için. Pasaportunuzu da yanınızda götürmeyi unutmayın ;)






Bir diğer görülmesi gereken şey de Berlin'in neredeyse simgesi olan Brandenburg Kapısı yani Brandenburger Tor. Zaten Reichstag ile çok yakın bu kapı. Aynı zamanlarda ziyaret edebilirsiniz. Hatta bi çok kez önünden de geçersiniz zaten :)






Reichstag ve Brandenburger Tor arasında Almanya'nın en büyük 2. şehir parkı olan Tiergarten bulunuyo. Bahar-yaz aylarında eminim cıvıl cıvıl olacak park soğuktan dolayı çok da kalabalık değildi. Ama bisikletinizi alıp parkın içinde dolaşmak ya da koşmayı seviyorsanız koşmak çok güzel bi aktivite olabilir ;) Parktan bi kaç kare aşağıda sizi bekler :)






Geçen sene Lizbon'da yaptığımız gibi burda da rehberli bi yürüyüş turuna katıldık. Havaalanında ya da turist info'larda bunlarla ilgili bir çok broşür var. Her hangi birini seçebilirsiniz. Ortalama 3-4 saat sürüyor bu tur. Görülmesi gereken tüm turistik noktalara yürüyerek gidebiliyorsunuz. Bu turları seviyoruz biz. Çünkü şehri gezerken tarihiyle ilgili bir çok şeyi de öğreniyorsunuz, iyi oluyor. En rahat ayakkabınızı giymeyi unutmayın bence bu turlara katılırken :)

Turlar genelde Brandenburger Tor'un bulunduğu Paris Meydanı yani Pariser Platz'dan başlıyor. Biz de kahvelerimizi alıp rehberimizle buluştuk.



#gununkahvesi o soğukta ne güzel geldi :)





Turun ilk uğrak yeri Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı yani Holocaust Mahnmal. Adından da anlaşılacağı üzere İkinci Dünya Savaşı sırasında Berlin Holocaust'ta hayatını kaybetmiş Yahudiler için 2004 yılında inşa edilmiş. Bence çok ilginç bi yapıydı. İçindeyken hissettiğiniz kapana kısılmışlık hissi oldukça çok şey anlattı mesela bana!






Gendarmenmarkt meydanında karşılıklı duran birbirinin aynısı iki katedral var. Biri Alman, biri Fransız katedrali. Yukarıdakilerden hangisi hangisi bilmiyorum valla şu anda :) Ortalarında da Alman orkestrasının kullandığı Konzerthaus Berlin bulunuyor. Tam da yukarıdaki heykellerin arkasındaki bina.



İşte karşınızda Checkpoint Charlie! Doğu-Batı Berlin birleşmeden önceki sınır geçiş noktalarından bi tanesi. Yukarıda gördüğünüz Doğu-Batı Berlin sınırı. Her iki taraftada şu an bu kadar rahat bulunuyor olmamız, eskiden burdan geçen duvarın binlerce kişinin canına mal olduğu gerçeğini değiştirmiyo maalesef.



Checkpoint Charlie'de duvarın kalıntıları üzerine yapılmış sayısız graffitilerden bazılarını görebilirsiniz. Çok sevdim ben bu yapılan işi!





Checkpoint Charlie'nin etrafından dolaşıp önemli bi kaç noktayı daha ziyaret edip hikayelerini dinledikten sonra turu tamamlıyoruz. Gördüğünüz gibi Berlin'in her yerinden rengarenk, farklı ve sevimli bi sürü şey fırlıyor. Bu olayına bayıldım cidden.



Turdan sonra içinde Bergama Müzesi yani Pergamon Museum'ın da bulunduğu Müzeler Adası yani Museumsinsel'e gidiyoruz. Amacımız Bergama Müzesi'ni ziyaret etmek. Yazının en başında bahsettiğim Berlin Welcome Card ile indirimli girebilirsiniz buradaki müzelere.





Arkadaş ben böyle bi şey görmedimle başlamak istiyorum burdaki yorumlarıma. Resmen tapınağı alıp bizden, taşımışlar buraya. Hem de ne tapınak! Yılda kaç yüz bin kişinin ziyaret ettiği bu olağanüstü tapınağı elimizde tutamadığımıza mı yanalım, geri alamadığımıza mı bilemiyorum yani. Bence kesin ziyaret edilmeli bu müze!


Bergama Müzesi bahçesinden Berlin Katedrali yani Berliner Dom'um görünümü.


Yukarıdaki kilise Batı Berlin'in simgelerinden biri olan Kaiser-Wilhelm Kilisesi. İkinci dünya savaşında büyük yara alan kilisenin tepesi restore edilmemiş ve bu haliyle savaş anıtı olarak kalması kararlaştırılmış. Yanındaki karemsi yapıysa yine bi kilise. Diğerini yıkmayınca bunu yapmışlar yanına. İkisinin bu şekilde yan yana olması ilginç bi görüntü oluşturuyor bence.




Bi akşam da Postdamer Platz'a gittik. Burası Berlin'in kültür ve ticaret merkesi diyebiliriz. Oldukça büyük alış-veriş merkezleri var. Sony Center da burda bulunuyor. Mimariye düşkünseniz özellkile Sony Center'ı ziyaret etmelisiniz. Adamlar yapmış diyeceğinize eminim :D


Ve yazımı Berlin merkez'de nereye giderseniz gidin kafanızı kaldırdığınızda kesin gördüğünüz Television Tower ile bitiriyorum. Yön bulma konusunda epey yardımı dokunuyor :) Biz tepesine çıkmadık, çünkü uçağımız gündüzdü ve bunun hizasına indiğinde Berlin'i tepeden görmüştük :D Bi mühendis kolay yetişmiyo gördüğünüz gibi diyip buraya kadar sabredip okuyanları tek tek öperim.

Bi sonraki post bol yeme-içme içerecek. Uyarmadı demeyin :D 

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)