Kazdağları
Vay canına resmen kendimi aşıyorum, 10 günde 3 yazı yürü be Pın!!!! Tabi bunlar heeeep geç kalınmış hareketler :)) 3 yazı da gezi yazısı oldu, bloga ilk kez gelenler gezi bloguyum falan sancak auhauha :))
Hey sana sesleniyorum beni ilk kez ziyaret eden arkadaşım, bu bilog öylesine saçmaladığım bi yer. Sonraki yazıları lütfen bunu göz önünde bulundurarak oku, ciddiyet bekleme çok fazla :))
Bir önceki yazımda bahsettiğim Ebruli Turizmi bildiniz de mi? Hah işte bu gezi de onların bir gezisiydi. Martın sonunda, tam doğanın uyanmaya başladığı dönemde gittiğimiz ve iyiki de o zaman gittik dediğimiz tam bir doğa gezisiydi. Kazdağlarının doğal güzelliğini övmeme hiç gerek yok zaten. Ben böyle güzel ormanlar görmedim! Gidip görmediyseniz lütfen 1 haftasonunuzu ayırıp gidin, o temiz havayı ciğerlerinizin en ucundaki bronşcuklarına kadar çekin!!!
İşte meşhur Sütüven Şelalesi.
Akan sudan gelen serinlik negzel bi şey yareppim, mis missss!!!
Kelimenin tam anlamıyla dehşet güzel :)
Şelalenin girişinde köylü amca-teyzeler misler gibi kokan kuru otlar satıyordu. Tabii ki bi otobüs insan olarak saldırmadan dönmedik. Ne çok kekik çeşidi varmış bu arada yahu, hepsi de bi farklı kokuyo valla.
Güzellik...
Türis ömer :D
Doğayla iç içeyken daha mı mutluyum ne...
ve biraz daha şımarık :P
Aybo'yu da #tepedenmoda'ya alet etme girişimlerim :D
tırtıltırtıltırtıltırtıl.......
Otele giderken yolumuzun üstündeki Tahtakuşlar Köyü'ndeki Etnoğrafya müzesine uğruyoruz. Bu müze Ali Kudar adındaki köy enstitüsü mezunu idealist bir emekli öğretmenin kişisel çabalarıyla açtığı özel bir müze. Kendisi de müzedeydi gittiğimizde ve kendisinin anlattığı hikayeleri dinlemek ve sohbet etmek çok güzeldi.
Bu yukarıdaki deniz kaplumbağası da dünyada sergilenen en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağasıymış. Sahile vurmuş zavallaıcık ve müzedekiler de çok özenli bir mumyalama çalışması sonucunda muhafaza edip sergiliyorlar.
Yolunuz o tarafa düşerse muhakkak ziyaret edin bu müzeyi. Giriş ücreti de çok cüz'i bir şeydi.
Turun ayarladığı otel Iliada Otel'di. Çok üst seviye bir otel değildi, ama öyle bir yerdeki hiç umrunuzda olmuyor konforuuz. Yukarıdaki tüm kareler otelin bahçesinden!
Pazar günü dönüş yolunda Ida Dağlarının göbeğinde oksijen zehirlenmesi yaşama ihtimalinizin olduğu yerdeki Yeşilyurt Köyü'ne ugruyoruz. Nasıl tatlı bir köy görseniz, minnoş bi şey :) Ama tabi oldukça turistik bir hal almış ve butik oteller ve şirin restoranların gözbebeği olmuş. Kesinlikle uğranası bir yer.
Yeşülyurt'ta öğle yemeğimizi Tayfun Talipoğlu ve eşinin işlettiği Bam Teli Yol Konağı'nda yiyoruz. O kadar lezzetli ki yemekler, kendimizi kaybediyoruz! Ama hemen ardından içtiğimiz kendilerine özel otlu şarapla ayılıyoruz :))
#gununkahvesi içmeden Yeşilyurt'tan ayrılmıyoruz!
Ve son durağımız Adatepe Zeytinyağı Müzesi ve Fabrikası oluyor. 2 katlı fabrikanın alt katında soğuk sıkım yöntemiyle hala zeytinyağı üretiliyor. Üst katında ise zeytinyağıyla ilgili bir müze var. Bahçesinde ise zeytin, zeytinyağı, sabun ve zeytin ağacından yapılmış türlü sofra aksesuarlarını bulabileceğiniz bir dükkanı var. bizim payımıza Aybo'nun elindeki tahta düştü. Şarap gecesi için çok güzel atıştırmalıklar sunuluyor üstünde, benden söylemesi :)
saç modelin çok güzelmiş! o kadar yazı oku sen gel bunu söyle ama napım güzelmiş :) ayrıca sen hep yaz böyle ben keyifle okurum
YanıtlaSilahahaha, çok şekersin :)) insan bazen sevdiği bi şey görünce yazıda odaklandığı konu değişiyo. seni çok iyi anlıyorum :) çok teşekkürler tatlım.
Siloyy baylırım doğada gezilere..valla çok canım çekti.p
YanıtlaSilo zaman en kısa zamanda bir ayarlama yapıyosun gizemcim :)
Sil