İşte geldim, burdayım

Döndüm...
Bir elimde kaşarlı simit tostum diğer elimde taze sıkılmış portakal suyum yine İzmir'imdeyim. Böyle güzel bir tatilden sonra işbaşı yapmak biraz zor gelse de başaçıkabilirim biliyorum :))
Evet, tatilim gerçekten çok güzeldi. Londra çok güzel bir şehir, büyüleyici. İskoçya ise daha sakin, yemyeşil, emekli ol git yani. Öyle bir yer :)
Listemde yer alan çoğu yere gidebilme şansım oldu. Gidemediğim yerler Greenwich, Bank of England, Canary Wharf. Ayrıca bot turu yapmaya zamanım da olmadı. Ama diğer her yeri güzelce gezdim. Bence toplamda 3 güne o kadar yeri iyi sığdırdım canım :D
İskoçya'da da bir gün Edinburgh'ya, bir gün de Glasgow'a gittik. Diğer günler Dundee'deydik ve acayip eğlendim. E o kadar genç insan bir araya gelince eğlenmeyip ne yapacaktık?!?! O kadar çok insanla tanıştım ki, bazılarının ismini bile hatırlamıyorum :) Ama gerçek şu ki öğrencilik zamanlarımı özlediğimi acı da olsa farkettim. Neyse canım, yine de yaşlı sayılmam henüz :) Hayatın tadını çıkabildiğime göre sorun yok, de mi..
İspanyollara bayıldım. Çok sıcak kanlılar ve kibir denen bir şey yok adamlarda. Türkler'e çok benziyorlar hayat tarzı ve davranış biçimi olarak. Sanırım bir sonraki seyahatim İspanya'ya olacak. Evet evet hissediyorum, öyle olacak :)

Gerçek bir İskoç ile konuşma(ya da konuşamama mı desem) olayına geleyim. Böyle bir şey yok ya, arkadaşım İngilizce mi konuşuyorsun napıyorsun sen. İlk gittiğim gün Enver yanımdayken karşılaştım bir tanesiyle şansımdan, adam bir şeyler söylüyor, soruyor ama yok yani tek kelime anlamıyorum. Saf saf baktığımı anlayan kardeşim imdadıma yetişti tabi. Benim yerime söyledi bi şeyler :) Bazı şeyleri bir kaç kez tekrarlatmasına rağmen yine de alışmış sanırım, iyi anladı adamı :)
Tabi bu İngiltere de İngilizler de biraz garip insanlar. Bi defa o yollar ve arabaların tersliği beni özellikle karşıdan karşıya geçerken epey tedirgin etti. Tek yönde bile iki tarafa da bakıyordum her seferinde. Sakatlanıp dönmek var ucunda, tabi bakarım :) Sonra adamlarda yemek kültürü sıfır. Yolda, otobüste, durakta insanların elinde hep hazır yemekler, o şekilde dolanıyorlar. Her yer Mc Donald's, en az 3 katlı ve gayet dolu. Bir müddet burada da görmesem iyi olacak bence :) Efendime söyleyim muslukları bi acayip. Sıcak-soğuk muslukları birbirinden ayrı, biri lavabonun sol köşesinde biri sağ köşesinde. Soğuğu buz gibi, sıcağı kaynar. Ellerimi, yüzümü nasıl yıkayacağım konusunda sürekli deneysel çalışmalar yaptım valla.

Bu arada Enver ilk gittiğim gün çiğ köfteyi yaptı, yanına da rakımızı açtık. Ohhhh, missss. Çiğ köfteyi çok beğendiler, rakıyı bazıları çok sevdi bazılarına kokusu ve tadı biraz ağır geldi :) Enver'in kankisi Miguel(İspanyol) bize her gün yemek yaptı. Bi gün İspanyol, bi gün İtalyan, Bi gün Thai :) Aşmış bu konuda gerçekten. Sonra yemek sonrası gitarıyla mest etti bizi. 6 yaşında vermişler gitarı eline, o gün bu gündür çalarmış. Haliyle süper çalıyo tabi :)
Son olarak pint içtim, Guiness'i de denedim. Favori ikinci biram oldu kendisi o an itibariyle. Birincisi tabi belli Mariachi :) Fish and chips yemedim. O kadar güzel yemek yapan birileri varken ne gerek var öyle yağlı ağır bir şeye ki zaten.
Çok süper bir tatildi özetle. İngiltere'ye gidin, gittirin diyorum daha da bir şey demiyorum..

0 yorum var:
Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)