Yeni ofis...

Pazartesi, Aralık 29, 2008 Unknown 0 Comments

Yeni ofiste ilk gün ilk izlenim..
Gayet geniş ve rahat bir ortama benziyor. Ama hepimiz aynı odada değiliz burada. 3 ayrı oda var, 2si biz geliştiriciler için diğeri de yönetim odası gibi ama çok sık kullanılacağını sanmıyorum o odanın :D
Fırt ve ben girişteki bölümdeyiz, 1 kişi daha kontenjanımız var yanımızda. Yoldaş doldurdu o kontenjanı şimdilik, bakalım hayırlısı :)
Artık kendi içinde mutfağı ve tuvalet-banyosu olan bi ofise sahibiz. Sanırım en mutlu yanı da bu.
Evet evet sevdim ben burayı, hadi hayırlı işler o vakit...

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

Yeni saç...

Cumartesi, Aralık 27, 2008 Unknown 0 Comments

Yeni yıla girmeden hayatımda yeniliklere başladım bile.. Saç rengimde köklü bir değişikliğe gittim mesela: Turuncu!!! İnsan belli bi süre sonra sıkılıyor canım saç renginden. Nereye kadar kızıl yani :)) Arkadaşlarım arasında "siyah mı olayım, kızıl mı kalayım?" şeklinde açtığım ankette kızılın birinci gelmesine pek de aldırmadım, evet. Ama gönülleri kırılmasın diye kardeş rengi olan turuncumsu, bakırımsı bu rengi seçtim. Uzun bi müddet bu tonlarda kalmayı düşünüyorum, şimdiden söyleyim. Ha kafam atar, o ayrı :)

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

Pfffff!!!

Perşembe, Aralık 25, 2008 Unknown 0 Comments

Sıkılıyorum işte ya, çok hem de. Yapacak bir şey yok, hava soğuk, Hollanda'dakiler Christmas tatilinde, biz burda taşınma rehavetinde sürünüp gidiyoruz.
Yeni yıl geliyor, hala o akşam için bi plan yok. Dışarı mı çıksak, yoksa evde arkadaşlarla hepcek mi olsak, napsak????
31 Aralık gecesi önemli midir, yoksa öyle sıradan bir gün gibi midir??? Bunların cevabını istiyorum ben yaaaa...
Tam da şu anda yakınlardaki kileselerden birinin çanları çalıyor, Christmas çanları olsa gerek.

Yeni yıl demişken, 2009'daki planlarıma bi göz atayım. Öncelikli hedef, yeni ofiste yeni ve taze bi başlangıç yapmak. Ne de olsa daha güzel, geniş, mutfak ve tuvaleti olan(!) bir ofise taşınıyoruz. Evet evet güzel olacak, hissediyorum.

2009'un tamamına yayılacak olan planıma gelince en az 10 kilo vermek. 5 yıl önceki halime dönmek istiyorum artık yahu. Ama azimliyim bu defa, sporuma düzenli devam ediyorum. Yemek olayına da biraz daha dikkt edersem tamamdır bu iş :) Yeni yıldan sonra düzenli olarak kayıt tutayım ben bari burada kilomla ilgili :)

Yaz için de bi planım var tabi: İspanya'ya gitmek. Gezelim, görelim değil mi ama?? Hazır gençken ve hiç bir engelim yokken yapmak lazım böyle şeyleri ;)

Genel planlarım fena sayılmaz, tabi anlık gelişek durumlar neler olacak onları da merakla bekliyorum. Kötü sürprizler elbette olacak, ama çok olmasın umarım.

Gel bakalım 2009, geleceğin varsa göreceğin de var :P

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

Benimle evlenir misin??

Perşembe, Aralık 18, 2008 Unknown 0 Comments

Herkes nişanlanıyo, evleniyo bu da yetmezmiş gibi bi de çocuk doğuruyo. Yahu 23 yaşındayız daha, bi durun bakalım. En son aldığım haber beni bu konu üzerinde ciddi ciddi düşünmeye sevk etti. Yani evlilik sanki kolay bir şeymiş gibi geliyordu bana. İşte seversin, işini gücünü de eline aldıysan sevdiğinle neden evlenmeyesin ki, neden uzatasın bu işi diye düşünürdüm. Ama canım ciğerim Aygül'üm bu kararı vermiş yahu. Yaza da evleniyomuş üstelik. Evet yaşımız artık evlenmeyecek kadar küçük değil biliyorum, ama işte en yakın arkadaşımın böyle bir karar almış olması beni biraz sarstı sanırım.

Yani düşünüyorum, aslında harbiden zor ya. Gelin - damat adaylarını aileler sevecek mi, aileler birbirini sevecek mi, 2 kişi mi evleniyor yoksa tüm sülaleler mi, nerde yaşanacak, tatillerde ne yapılacak offfff bir sürü şey be. Tamam bunlar zaten olan, olacak şeyler ama bu konularla ilgili hiç bu kadar düşünmemiştim.

Bunları gerçekten sindirebildiğim zaman evlenme fikrini benimseyebileceğim sanırım :)) Bakalım bu ne zaman olacak. Sanırım çok da yakın bir zamanda değil :D

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

İşte geldim, burdayım

Çarşamba, Aralık 17, 2008 Unknown 0 Comments

Döndüm...
Bir elimde kaşarlı simit tostum diğer elimde taze sıkılmış portakal suyum yine İzmir'imdeyim. Böyle güzel bir tatilden sonra işbaşı yapmak biraz zor gelse de başaçıkabilirim biliyorum :))

Evet, tatilim gerçekten çok güzeldi. Londra çok güzel bir şehir, büyüleyici. İskoçya ise daha sakin, yemyeşil, emekli ol git yani. Öyle bir yer :)

Listemde yer alan çoğu yere gidebilme şansım oldu. Gidemediğim yerler Greenwich, Bank of England, Canary Wharf. Ayrıca bot turu yapmaya zamanım da olmadı. Ama diğer her yeri güzelce gezdim. Bence toplamda 3 güne o kadar yeri iyi sığdırdım canım :D

İskoçya'da da bir gün Edinburgh'ya, bir gün de Glasgow'a gittik. Diğer günler Dundee'deydik ve acayip eğlendim. E o kadar genç insan bir araya gelince eğlenmeyip ne yapacaktık?!?! O kadar çok insanla tanıştım ki, bazılarının ismini bile hatırlamıyorum :) Ama gerçek şu ki öğrencilik zamanlarımı özlediğimi acı da olsa farkettim. Neyse canım, yine de yaşlı sayılmam henüz :) Hayatın tadını çıkabildiğime göre sorun yok, de mi..

İspanyollara bayıldım. Çok sıcak kanlılar ve kibir denen bir şey yok adamlarda. Türkler'e çok benziyorlar hayat tarzı ve davranış biçimi olarak. Sanırım bir sonraki seyahatim İspanya'ya olacak. Evet evet hissediyorum, öyle olacak :)


Gerçek bir İskoç ile konuşma(ya da konuşamama mı desem) olayına geleyim. Böyle bir şey yok ya, arkadaşım İngilizce mi konuşuyorsun napıyorsun sen. İlk gittiğim gün Enver yanımdayken karşılaştım bir tanesiyle şansımdan, adam bir şeyler söylüyor, soruyor ama yok yani tek kelime anlamıyorum. Saf saf baktığımı anlayan kardeşim imdadıma yetişti tabi. Benim yerime söyledi bi şeyler :) Bazı şeyleri bir kaç kez tekrarlatmasına rağmen yine de alışmış sanırım, iyi anladı adamı :)

Tabi bu İngiltere de İngilizler de biraz garip insanlar. Bi defa o yollar ve arabaların tersliği beni özellikle karşıdan karşıya geçerken epey tedirgin etti. Tek yönde bile iki tarafa da bakıyordum her seferinde. Sakatlanıp dönmek var ucunda, tabi bakarım :) Sonra adamlarda yemek kültürü sıfır. Yolda, otobüste, durakta insanların elinde hep hazır yemekler, o şekilde dolanıyorlar. Her yer Mc Donald's, en az 3 katlı ve gayet dolu. Bir müddet burada da görmesem iyi olacak bence :) Efendime söyleyim muslukları bi acayip. Sıcak-soğuk muslukları birbirinden ayrı, biri lavabonun sol köşesinde biri sağ köşesinde. Soğuğu buz gibi, sıcağı kaynar. Ellerimi, yüzümü nasıl yıkayacağım konusunda sürekli deneysel çalışmalar yaptım valla.

Bu arada Enver ilk gittiğim gün çiğ köfteyi yaptı, yanına da rakımızı açtık. Ohhhh, missss. Çiğ köfteyi çok beğendiler, rakıyı bazıları çok sevdi bazılarına kokusu ve tadı biraz ağır geldi :) Enver'in kankisi Miguel(İspanyol) bize her gün yemek yaptı. Bi gün İspanyol, bi gün İtalyan, Bi gün Thai :) Aşmış bu konuda gerçekten. Sonra yemek sonrası gitarıyla mest etti bizi. 6 yaşında vermişler gitarı eline, o gün bu gündür çalarmış. Haliyle süper çalıyo tabi :)

Son olarak pint içtim, Guiness'i de denedim. Favori ikinci biram oldu kendisi o an itibariyle. Birincisi tabi belli Mariachi :) Fish and chips yemedim. O kadar güzel yemek yapan birileri varken ne gerek var öyle yağlı ağır bir şeye ki zaten.

Çok süper bir tatildi özetle. İngiltere'ye gidin, gittirin diyorum daha da bir şey demiyorum..

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

Yolculuk başlasın ;)

Çarşamba, Aralık 03, 2008 Unknown 0 Comments

Yolculuk çoğu zaman heyecanlandırır insanı. Çoğu zaman diyorum, çünkü bazı yolculukları yapmayı istemezsin, mecbursundur ve yaparsın. Böyle durumlarda işkence halini bile alabilir yolculuk denen şey. Her yolculukta birilerinden ayrılmanın burukluğu varken içinde, birilerine kavuşmanın tatlı sevincini de taşırsın. Hele kavuştuğun kişi ailenden biriyse, ohhhh değme keyfine.
Küçük(!) kardeşimi özledim. Hem de ciddi ciddi özledim yani çocuğu. İyi ki o da İzmir'de, iyi ki her istediğim zaman görebiliyorum dedim. İnsan büyüdükçe kardeşine da mı çok bağlanıyor ne?? Neyse konumuza dönersem, kendisi okumanın telaşı içinde gurbet ellere doğru yol almıştı Eylül ayında. E tatil fırsatı elime geçmişken (hem de 9 gün) yavrucağı ziyaret etme isteğim tavan yaptı haliyle. Ben de bin bir zorlukla vizemi aldım, biletlerimi ayarladım ve nihayet cumartesi günü yolcuyum. Haaaaa, yolculuk İngiltere'ye bu arada :)
Tabi hayli heyecan var. E yurdum dışına ilk çıkışım ne de olsa. Hal böyle olunca günlerdir yapacağım gezi ile ilgili bir dolu araştırma ve ardından plan yaptım. Yaptığım incelemeler ve danıştığım kişilerin fikirlerine dayanarak kesinlikle gezip görmem yerlerin bir listesini çıkardım. 2 gün Londra'da kaldıktan sonra, Dundee'ye (İskoçya) geçeceğim. İskoçya planı tamamen Enver paşaya ait. O yüzden sadece Londra seyahatim ile ilgili listemi buraya yazıp, dönüşte ne kadarını gerçekleştirebilmişim değerlendirmesi yapmak istiyorum.
  1. British Museum
  2. Science Museum
  3. National Gallery
  4. Tate
  5. Bank of England
  6. St. Paul Cathedral
  7. Royal Courts
  8. Piccadilly Circus
  9. Oxford Circus
  10. Regent Street
  11. Trafalgar Square
  12. Buckingham Palace
  13. Kensington Gardens
  14. Hyde Park
  15. Greenwich
  16. Canary Wharf
  17. Thames'de bot turu
  18. Big Ben
Bunların dışında İngilizlerin tek karakteristik yemekleri olan fish and chips yemem(tabi o kadar kalorili bir şeyi yer miyim bilmiyorum), yerel bir barda pint içmem ve Guiness birasını denemem söylendi :)

Döndüğümde yukarıdakilerin ne kadarını gerçekleştirebildim, ek olarak neler yaptım tek tek anlatacağım. Büyük bir zevkle tabi ki :)

0 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)

Paylaşmak güzeldir...

Salı, Aralık 02, 2008 Unknown 3 Comments

Yazmayı sevmiyorum diyordum. Acaba seviyor muyum ki?? Yani aslında güzel bir şey gibi yazmak ama sanki bazen de sıkıcı mı ki?? Her zaman konuşmayı yazmaya tercih ettim, ama bazen biraz da yazmak mı gerekiyor ne?? Yazarken bazı şeyleri daha mı kolay dile getirir ki insan?? Bilmem. Bakalım, öyle mi olacak..
Evet çok soru sordum yine, soluklanmadan sıraladım bi sürü. Kafam karışık yazma olayı konusunda, zaten çok belli. Bakalım becerebilecek miyim?!?! Aman ne var ki yazmada diye düşünebilenlerden olabilseydim keşke ama maalesef. Beceremiyorum gibi geliyor işte ne bileyim :)
Yazmaya karar vermemde etkili bir kaç nokta var elbette. Birincisi artık hafızama çok da fazla güvenemiyorum. Meslekten midir, düzgün beslenmemekten mi, yoksa her şeyi çok çabuk yaşayıp tüketmekten midir nedir unutkanlık olmaya başladı. İkincisi geçenlerde şirkette her hafta yaptığımız İngilizce sınıfında Olsa hoca, "Yazman, konuşmandan daha iyi" dedi. Tabi İngilizce için geçerli bu :) ama Türkçe'de de belki böyledir diye düşünmeden edemedim doğrusu.
Bugünden itibaren ben buraya yazmaya başlıyorum arkadaş, şöyle bi geçerken uğrayanlara da hoşgeldin derim yani ;)

3 yorum var:

Sen de bir şeyler söyle ama, yalnız bırakma beni :)